16 Temmuz 2007 Pazartesi

Boşanıyoruz... Çünkü geçimsiziz!


Bir ömrü beraber geçirmek için mutluluğa atılan imza mahkeme salonlarında son buluyor. Kimisi tek celsede, kimisi ise yıllar süren davaların sonunda boşanıyor. Boşanan çiftlerle konuşulduğunda, kendilerini kuş gibi özgür hissettiklerini dile getiriyorlar.
Toplumumuzda evlilik de boşanma gibi doğal karşılanmaya başlandı. Böyle olunca her geçen yıl boşanma oranları hızla arttı. Öyle ki ülkemizde 2004 yılında 88 bin 357 kişi boşanırken 2005 yılındaki rakamlar çok daha iç karartıcı. Geçtiğimiz yıl 156 bin 577 boşanma davası açıldı. Nereden bakarsanız bakın rakamlar ikiye katlanmış durumda.
Diyanet dergisinde yer alan araştırmada Türkiye nüfusunun son 10 yılda yüzde 15, boşanmanın ise yüzde 61 oranında arttığı acı bir şekilde duyuruluyor. Çiftlerin boşanma sebepleri arasında “geçimsizlik” ilk sırada yer alıyor. Bunu “eşini terk etme, aldatma, eşlerden birinin akıl sağlığının yerinde olmaması, zina, cana kast ve kötü muamele” izliyor. Boşanma en çok evliliğin 6.-10. yılları arasında gerçekleşiyor. Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu dergideki yazısında aile bağlarındaki çözülmenin toplumun da çözülmesine yol açtığına dikkat çekiyor. Üniversite gençleri arasında evliliğe soğuk bakıldığı ve nikâhsız birlikteliğe yönelişin arttığı da yapılan tespitler arasında. Dergi ayrıca magazin dünyasında öne çıkarılan kişilerin boşanmalarına ilişkin haberlerin, aile kurumuna bakışı olumsuz etkilediğini vurguladı.
Konuyu görüştüğümüz iki uzman psikiyatrist evlilik
ve boşanma ile ilgili çok önemli ipuçları verdi bizlere. Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Psikiyatri Klinik Şefi Doç. Dr. Kemal Sayar insanların tahammül sınırlarının azaldığını ve beklentilerin çoğaldığını, “Artık zorluklara beraber göğüs germek gibi bir arzu yok.” diyerek açıklıyor. Modernleşme ile birlikte arzuların çabuk doyurulduğunun ve insanların hep mutlu olmak istediğinin altını çizen Sayar, “Gerçek dışı talepler artıyor ve hiç gönül kırıklıkları olmasın istiyorlar ve evlilikten çabuk vazgeçebiliyorlar. Halbuki o krizi güçlendirerek atlatabilirler.” yorumunu yapıyor. Boşanmalara sebep olan bir diğer önemli husus da bizim toplumumuzda yaygın olan üçüncü kişi sendromu. Yani eşlerin yakın aile çevrelerinin evliliğe müdahale etmek istemesi. Bu durum psikiyatristlere göre evliliğin dengesini bozuyor ve çiftin birbirine duyduğu saygı sekteye uğruyor. Ayrıca klasik kadın-erkek rolleri karıştı. Erkekler eşlerinin anneleri gibi, kadınlar ise kocalarının babaları gibi olmasını bekliyor. Oysa nesille beraber şartlar da değişti, insanlar da. Bütün bunlarla birlikte psikiyatrist Mustafa Ulusoy, aile kurumunun bozulmasını önemli anekdotlarla anlatıyor. İnsanların aşka çok mistik anlamlar yüklediklerini vurgulayan Ulusoy, “İnsanlar kendileriyle kurdukları ilişkide problem yaşayıp kendini değersiz hissediyor ve öteki varlıkla kendini önemli hissetme, ilgi, sabır, anlayış gibi ihtiyaçlarını karşılayabileceklerini düşünüyorlar. Oysa bunları Yaratıcı’dan istemeliler.” diyor. Bu kapsamda televizyondaki aşk dizilerini ciddi anlamda zararlı buluyor. Çünkü bu dizilerde iki ilişkinin kaldıramayacağı mistik havalar yükleniyor, kişi öteki için her şeyi yapıyor, her türlü fedakârlıkta bulunuyor. Ulusoy, “Oysa gerçek dünyada böyle bir şey yok, olamaz da, olmaması da gerekir.” diyerek evlilikleri sarsan sebeplerden birini de, iki tarafın müthiş bir ilgi talepkârlığı olarak yorumluyor.
İnsanların kendileriyle kurduğu ilişkilerde önceki yıllara göre çok daha ciddi problemli durumlar var. Bundan 10-15 yıl önce nevrotik şikâyetler, kaygı bozuklukları, depresyon gibi rahatsızlıklarla psikiyatristlerin kapısı çalınırken, şimdilerde kimlik problemi yaşayan insanlar ve “hayata tutunacak bir şey bulamıyorum” diyenler, yani bir belirsizlik ve boşluk hissi ile çıkıyorlar psikiyatrların karşısına. Öte yandan insanlar dünya üzerinde değerli olduğunu hissettirecek bir dayanaktan mahrum. Ulusoy’a göre son 5 yıl içinde insanların dayanak noktaları koptu. İnsanlar sevmek ve sevilmenin dışında bir de hayran olunma peşinde. Öyle ki ilişkilerde insanlar ötekine ne vereceğini bilmiyor ve sürekli alıcı durumda kalıyor.
Kur’an-ı Kerim’de Rum Sûresi 21. ayette “İçinizden kendileriyle sükunete ve huzura kavuşacağınız eşler yarattık, aranızdaki muhabbet ve rahmeti var etmesi için.” buyuruluyor. Hal böyle iken dünyevi zevkler uğruna eşler bütün hayatını mahvedebiliyor. Mal mülk sevdası, memnuniyetsizliği artırdıkça şükür duygusunu zedeliyor. Oysa bir insanın bir başkasına huzur verebilmesi için önce kendisinin sükunete ermesi gerekir.
Birlikte yaşamak halini insanlar evlilik olarak addediyorlar. Halbuki, evlilik birlikte yaşamaktan çok iletişim kurabilme potansiyeline haiz olma halidir. Yani bir insan, sesinin yankısını bulmak ister. “Eşime günlük problemlerimi anlatıyorum, o da hiçbir şey söylemeden öyle bakıyor” şeklinde konuştu en büyük sorun. Çünkü kişinin elinde eşini teskin edecek bir şey yok ki… Ayrıca sürekli sorunların paylaşılması da ayrı bir dert. Halbuki sevinçler de sorunlar kadar paylaşılsa hayat daha yaşanabilir hale gelecek.
Boşanma çok kolay bir formül. Oysa insanların hayatın zorluklarına tahammül edebilmeleri gerekir. Çünkü hayat müşterek bir çaba ve bu süreçte bazen yalpalanabilir, bazen süreç sekteye uğrayabilir; ama her seferinde daha güçlü bir şekilde ayakta durmak gerekir.
DİLEK CİHAN

10 Temmuz 2007 Salı

Dua


Bir musibet kırk nasihatten evladır demişler.
Şu an öyle karmaşık duygular içindeyimki lafa nerden basalyacaĝımı bilemiyorum.
Beynim dolu.
Bir ayettte Allah cc şöyle der:
Benim sıkıntıma katlanmayan benden başka Allah cc arasın.
Eksik yada yanlışım varsa Rabbim affetsin.
Gelip geçici olan dünya.
Herşey yalan ve bir gün bizde bu yalan dünyada hiç yaşamamış gibi olacaĝız.
Yaşanan herşey acısıyla tatlısıyla mazi olacak.
Allah´ım içimdeki ateşi sen biliyorsun.
İsderdimki hiç günah işlemeden tertemiz sana geleyim.
Allah´ım vermiş olduĝun imtihanlara sabreden ve kazananlardan eyle bizleri ne olursun.
Rabbim senin rızanı isderken seni ararken
Hak sandım batıl bir çok şeyi Hakmış gibi kabul ettim Hatalıyım.
Şu an çıkmazdayım bu çıkmazlardan sen çıkar sana hiç bir şey zor deĝil.
Aciz bedenim küçücük sıkıntılarına bile katlanamıyor
Affet beni ………
Katlanıp şikayet etmeden bu hayat okulunda birincilikle sınıflarımı geçip diplomamı almayı o diplomayla sana gelmeyi ne çok isderdim.
Olamazmı Allah´ım yardımeyle ...
Ben yapmış olduĝum bütün günahlarıma pişman oldum.
Bir daha yapmamaya karar verdim.
Yanıyorum Rabbim
Keşke o hataları yapmamış olsaydım
Yardım et Ey Yaradanların en güzeli.
Yardım et ve merhamet et bana.
Rahmetinle sar.
Allah´ım çıkar beni bu dipsiz kuyulardan.
Kimselere söyleyemediĝim halim sana ayandır.
Tüm gizli olanları sen bilirsin.
O halleri gizleyecek olanda açıĝa çıkaracak olanda sensin.
Ört sakla Rezil rüsvay etme
Allah´ım sana yalvarıyorum.
Hangi anne çocuĝuna kıyar?
Allah´ım annelere şevkatinin zerresini vermiş-ken onlar evlatlarına kıyamazken
Sen bunca merhametinle nasıl kuluna kıyarsın?
Biliyorumki sen Rahmansın Rahimsin kıymassın.
Ve affı seversin.
Sana zorluk yok sen her isdediĝini yaparsın.
Tüm her şeyin sahibisin isdediĝine isdediĝini veren.
İsdediĝini de isdediĝinden alansın.
Hamd olsun verdiklerine verdiklerini alma Rabbim.
Şükrünü tam olarak yapamadık.
Buna raĝmen alma. Zira biliyoruz ki senin onlara ihtiyacın yokdur.
Senin hazinen genişliĝini akıl idrak edemez.
Allah´ım tut ellerimden koru gözet ne olursun yalvarıyorum sana.
Seni bilmeyenden yine sana sıĝınıyorum.
Allah´ım senden korkmayan kalbden sana sıĝınıyorum.
Bir küçük yaralı serçe gibi şevkat ve merhametine sıĝındım. Bu gün müminlerin günü Cuma.
Bayramımız Bu günümü ve yarınımı bayrama çevir. Sürmeli gözlü güllerin sultanı gönüllerimizin ilacı olan Habibin Resulumuz hürmetine ne olursun çıkmazlardan çıkar da bir kılavuz yolla.
Sana muhtacım.
ende dermanım sar şu yaralı yüreĝimi ne olursun Allah´ım.
Bir gün vadem yetip günüm tamam olduĝunda sana bir bebek gibi tertemiz geleyim. Ne olursun Allah´ım sil günahımı
Rabbim benim her şeyim sensin.
Tut ellerimden ne olursun .
Hep seni isderken yanlış düşüncelere saptım.
Ne olursun yalvarıyorum bırakma beni seni bilmeyenlerin ellerine .
Senden korkmayan kalbden sana sıĝınıyorum.
Artık hazan mevsimi geçsin.
Bu gönül bahçemden o bahçenin gülleri bahara kavuşsun. Aşık maşuĝuna kavuşsun.
Doldur yüreĝimi senin ve Resulumuzun aşkıyla.
Dil uzatamasın bizi bilmeyenler bize.
Tutulsun dilleri tek güzelliklerden konuşsunlar her şey güzel olsun.
Seni bilmeyenlerin yüreklerindeki paslı kilitleride açıver. Varsınlar senin tadına Allah´ım.
Tüm dünyada islamiyet hakim olsun.
Artık zamanı gelmedimi vakdi deĝilmi?
Gelsin artık bu hazan olmuş gönül bahçelerine bahar Allah´ım
Allah´ım sana güveniyor ve sana inaniyorum
Dualarımı Kabul et ve bana yardım et
Amin……………………..

9 Temmuz 2007 Pazartesi

GÖNÜLLÜ GELDİM KAPINA




Vazgeçmem SEVGİLİ
Vazgeçmem asla!!Asla!!
Yıllar aklar düşürse de saçlarıma
Yüreğim senli sevdadan yana
İster aç bağrını bana
İster kapıda beklet yıllarca.
İster tut ellerimden,
Çözülsün ayazlarım,
İster yak ateşlerde.
Ister tut saçlarımdan,
Bağla kaderinin ağına.
İster çöz düğümlerimi
İster kördüğümlerle bağla
At rüzgârın karşısına
Gönüllü geldim kapına
Vazgeçmem SEVGİLİVazgeçmem asla!!
Asla!!İster bak,
İster viraneye çevir bağlarımı,
İster sil yeryüzünden varlığımı.
Ezel ebedimsin,
İster ecelim ol!!
Gönüllü geldim kapına
Vazgeçemem SEVGİLİ
Vazgeçmem asla!!Asla!!
Gönül eylem hazırlığında
İster boykot etİster lokavt uygula.
Grevim sen,
Hedefim sensin!!
Durdurman imkânsız,
Ok yaydan çıktı çoktan,
Kilitlendim yüreğinin atışına,
Gönüllü geldim kapına
Vazgeçemem SEVGİLİ
Vazgeçmem asla!!Asla!!Asla!!